Dikkatimi çeken ve beni kızdıran şeyler!

Deniz Tanrıverdi

RcFanatik
Katılım
1 Eki 2014
Mesajlar
3,082
Tepkime puanı
5,881
Yaş
52
İlgi Alanı
Uçak
Sevgili hobidaşlarım;
Yıllardır, özellikle hobilerim ile ilgili olarak merak ettiğim ve ilgilendiğim şeyleri araştırmak için öncelikle yabancı (İngilizce ve Almanca) ve yerli forumları incelerim, okurum. Türk forumlarında dikkatimi çeken şey; maalesef Türkçemize hiçbir şekilde dikkat edilmediği.
İster İngiliz - Amerikan, ister Alman forumlarında soru sormak veya tecrübelerini paylaşmak veya sorulara cevap bulmak ya da benzer sorunları paylaşmak için yazı yazan kişilerin imla kullanımına bir nebze de olsa dikkat ettiği, veya o dilin yapısı gereği bu tip hataların çok fazla dikkat çekmediğini gözlemliyorum. Tersine bizim Türk forumlarında ise (bir süre öncesine kadar RCKolik hariç) imlayı geçtim, noktalama, düşük/devrik cümleler, hatalı yazımlar vs gibi nedenlerle okuduğumu anlamak için fazlasıyla yoruluyorum. Bütün keyfim kaçtığı gibi, çok da üzülüyor ve hatta çok sinirleniyorum!
Peki neden?

1) Atatürk'ün emanetine ihanet ettiğimizi düşünüyorum. Atatürk'ün gölgesinde yetişen kişiler böyle olmamalı!

2) Bu forumlarda aynı merakları paylaşan kişiler, bu hobilerini paylaştığı sürece daha da büyük keyif aldıklarını fark ediyorlar. Şahsen ben bildiklerimi, tecrübelerimi zevkle ve memnuniyetle paylaşmak isterim. Bilemediklerim konusunda vaktim ve moralim buna müsaade ettiği sürece araştırma yaparım. Beni doğrudan ilgilendirmediği halde bazen üşenmem çeviri bile yaparım. Başka ortamlarda cevaplar ararım. Yani hobidaşlarımın da en az benim kadar keyif almalarına yardımcı olmaya çalışırım. Bunu yaparken de karşılık beklemeden, zevk alarak vakit ve mesai harcarım. Cevap aradığım kişilerin de bize cevap vermek için yorulduğunu ve mesailerini çaldığımın bilinciyle soru sormadan önce en azından şöyle bir arama fonksiyonunu yoklarım. Ancak bulamazsam veya bulduklarımın arasında anlayamadığım bir husus olursa sorumu sorarım ve aklıma yatmazsa veya çok farklı düşüncelere sahipsem de tartışmaktan da çekinmem. Tabi belli bir saygı çerçevesinde. Bunları yaparken de başlıca karşımdaki insana olan SAYGIMDAN ve fakat her şeyden önce DOĞRU ANLAŞILMAK ADINA imla kurallarına dikkat etmeye çalışırım.
Bununla beraber; burası gibi platformlar sınav ortamı değil. Kimse yaptığı hatalardan ötürü ceza almayacak. Her yazı yazan kişiden de edebiyat eserleri yaratmasını beklemek de son derece saçma olur.

Bu yazıyı niye yazdım?

Çünkü, günlük hayatımda da benim için bana hitap eden kişinin bana karşı duruşu ve konuşma tarzı benim için bir göstergedir. Bana güzel ve saygılı yaklaşan bir kişiye karşı çok açık olurum, misafirperverliğim, yardımseverliğim meydana çıkar. Çok şükür çevrem tarafından çok sevildiğimi de hissederim. Ama bana karşı dik gelen de direk gibi dimdik kalır. Kendi başının çaresine bakar. Benim bulunduğum ortamlarda bana yabancı bir kişiyi ilk kez gördüğümde önce çevremdekileri şöyle bir göz ucuyla tararım, herkesin vücut dili zaten çok şeyi belli eder ve ona göre davranırım.
RCKolik benim için çok önemli bir ortam oldu son bir iki yılda. Çünkü kaliteli bir ortam, Herkesin herkesi bir şekilde tanıdığı, yabancı bir çok forumda parça parça bulabildiğim bilgileri olağanüstü bir çaba ve düzen ilkesi ile indeks haline getirenlerin oluşturduğu bir ortam. İnanın bana RC konusunda İngilizce ve Almanca olup yüz binlerce üyesi bulunan, on yıllardır çok aktif olan çok kalabalık forumlarda bile bu bilgiler bizdeki gibi hap şeklinde değil.
Son zamanlarda, belki üç-dört haftadır dikkatimi çekiyor. Forumumuza bazı yeni katılanların yazılarına baktığımda bütün bunlara rağmen yeni bir üyenin forum kuralı gereği kendini kısaca tanıttıktan sonra bu hobiye merak salanların olmazsa olmaz bilgileri, en azından dilini anlamasa bile seyredeceği bir kaç videoda öğrenebileceği halde, defalarca yazıldığı, anlatıldığı, öğretildiği halde abuk subuk bir yazım ile başlık açmakta. İlk okuduğumda anlamıyorum, ama yardımcı da olmak istiyorum, ikinci defa okuyorum, yine anlamıyorum. Ama hala yardımcı olmak istiyorum!? Ama çoğu zaman üçüncü kez okumuyorum artık.
Bundan böyle de ilk okuduğumda gereğinden çok yorulduğumu hissedersem şahsıma bir saygısızlık olarak değerlendirip yok sayacağım.

Bu yazıyı sadece duygularımı paylaşmak için yazdım, konuyu nereye açmak gerektiğine dair çok kafa yordum ama emin olmayarak buraya açmayı uygun gördüm. Forum yönetiminin bu yazıyı gerek görmesi halinde daha uygun bir başlığa taşımasını rica ederim.

Saygılarımla
Deniz Tanrıverdi

:RCKolik:
 
Son düzenleme:
Bu yazıyı niye yazdım ?
Müsadenle sana katkı olsun ve aynı zamanda birazda bundan sonra forumda kendini tanıtacak arkadaşlara nasihat olsun diye şöyle bir not düşeyim ;
En azından kendinizi tanıtacağınız zaman adınızın ve soyadınızın ilk harflerini büyük yazacak kadar kendinize saygınız olsun .
 
Birkaç kelime bende eklemek istiyorum. RC modelcilikle 10 yılı aşan süredir uğraşıyorum. Genellikle yüzen RC dalıyla ilgileniyorum. 10 yıllık süre içinde çok defalar İzmuk gurubunun uçuşlarına katıldım. Birçok yeni üyeden fazla, teorik olmasada pratik bilgi ve gözlemciliğim vardır.

Bugünkü arkadaşımız gibi ilk tanışma mesajını bugün yazıp ikinci mesajında



başkasına şöyle yap bunu yapma gibi paylaşımda bulunuyor. Ve bunu yaparken üçüncü mesajı ise



uçağıma ne motor tavsiye edersiniz. Başkasına verecek kadar aklın varsa kendi uçağına neden bilgi istiyorsun. Genellikle bu davranışta olan üyeler 15-20 yaş aralığında. Yaşını 40 yazmış. Bana attığı PM'de belittiği ise "yaşımı yazdığımda küçük olduğumdan beni kimse takmıyor" oldu. Evet genç nesil onları kazanmalıyız, öğrenmek istiyorlar. Forum üyelerimizin birçoğu fark etmiştir. Bu örnek gibi mesajlara sert çıkışlarım oluyor. Kendimi tutamıyor yazıyorum.
 
Çünkü, günlük hayatımda da benim için bana hitap eden kişinin bana karşı duruşu ve konuşma tarzı benim için bir göstergedir. Bana güzel ve saygılı yaklaşan bir kişiye karşı çok açık olurum, misafirperverliğim, yardımseverliğim meydana çıkar. Çok şükür çevrem tarafından çok sevildiğimi de hissederim. Ama bana karşı dik gelen de direk gibi dimdik kalır. Kendi başının çaresine bakar.
Ben de bu herif bana niye gıcık gidiyor diyordum! :p
 
Tersine bizim Türk forumlarında ise (bir süre öncesine kadar RCKolik hariç) imlayı geçtim, noktalama, düşük/devrik cümleler, hatalı yazımlar vs gibi nedenlerle okuduğumu anlamak için fazlasıyla yoruluyorum. Bütün keyfim kaçtığı gibi, çok da üzülüyor ve hatta çok sinirleniyorum!
Öncelikle samimi paylaşımın için teşekkür ederiz abi :thumbup: Bu konuda çoğumuz seninle aynı fikirdeyiz ve bizler de acayip bir şekilde rahatsız oluyoruz.

Bu nedenle tanışma konusundaki mesajdan başlayarak bu şekilde davranan arkadaşları uyarmaya çalışıyoruz. Fakat bazı arkadaşlar o kadar alışmışlar ki, :angry: ne dersek diyelim Türkçe imla kurallarını uygulamamak konusunda ısrar ediyorlar :embarras:

Bu durumda ya arkadaşı forumdan uzaklaştırmak lazım ya da mesajlarını görmezden gelip cevap vermemek... Forumdan uzaklaştırmak çoğu arkadaşa ters geleceği için ben şahsen 2.yöntemi tercih ediyorum ;)
 
Başkasına verecek kadar aklın varsa kendi uçağına neden bilgi istiyorsun. Genellikle bu davranışta olan üyeler 15-20 yaş aralığında. Yaşını 40 yazmış. Bana attığı PM'de belittiği ise "yaşımı yazdığımda küçük olduğumdan beni kimse takmıyor" oldu.
Allah allah arkadaş herhalde başka bir platformdan bahsediyor :eek:
 
Deniz bey, eline kalemine sağlık! Arada sırada dayanamıyorum ben de bir iki uyarıda bulunuyorum. Ama maalesef ki çok da işe yaramıyor. Kendi dilinde okuduğunu anlamayan, kendini ifade edemeyen insanlar yetişti. İletişim denilen şey, kendini karşındakine doğru olarak anlatmak, karşındakinin seni doğru anlaması ve onun doğru anladığını da senin anlamandır. Yüz yüze olmadığımız zamanlarda ise bunu yazı ile yaparız. Ama, (en azından temel) imla kuralları olmadan bu pek mümkün değildir. Oysa, bazı arkadaşlarımız öyle bir yazı yazıyorlar ki, sanki akıllarından geçeni okumamızı bekliyorlar. Satır başlarında büyük harf, küçük harf kullanımını geçtim, kelime aralarında boşluk bile bırakmayanlar var. Tabii kendi "tasarladıkları!" uçakları da yazdıkları yazı gibi oluyor maalesef ve uçmasını bekliyorlar.
 
Gerçekten çok doğru bir noktaya değinmişsin Deniz abi. Bazı yazıları okuduğumda üzülmek, kızmak bir yana, hayret ediyorum. Hadi düzgün türkçe kullanmayı okulda öğrenemedin. Bağlaç olan de'yi ki'yi ayırmayı bilmiyorsun ama bari kelimeleri doğru yaz. Dil bilgisini bir şekilde yutsak bu sefer üslup da çok tuhaf. Dediğin gibi en temel, her yerde defalarca yazılan, "aramaya inanarak" çok kısa sürede bulunacak olan bilgiler için tekrar tekrar konu açılıyor. Başlık açma bölümünde kocaman yazdığı halde okuma zahmetine girmeyip "acil yardım" başlıklı konular açıyorlar. En ufak uyarıya da gelemiyorlar. Zannedersin hepsi sadrazam torunu.

Normal sosyal yaşantımızda bir ortama girince nasıl belli başlı ahlak kuralları çerçevesinde iletişim kuruyorsak aynısı burada da geçerli. Klavyelerin, ekranların ardında olmamız hala insan olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Gençler bunu fark edemiyor. Herhalde zannediyorlar ki onlar soru sorsa da cevaplasak diye bekleyen, maaşla çalışan elemanlar var.

Bir ortama girdiğinde kurallarına usulüne uyum sağlarsın. Hele ki burası gibi karşılıksız yardım gördüğün bir ortamda bırak saygısızlık yapmayı, meşgul etmeyeyim zahmet vermeyeyim diye işin bir ucundan tutmaya çalışırsın. Mekan internet olunca bu değişmiyor. Ama paşalar istiyor ki istediğini anında alsın üstüne bir de pışpışlansın sırtı sıvazlanıp gönderilsin. Beklediğini bulamayınca da kimisi ortadan kayboluyor kimisi de meşhur "mr. calibar" gibi agresifleşiyor.
Biz de asıl ilgililerin zinhar okumayacağını bile bile bir umut bu satırları yazıyoruz...
 
Başlık açma bölümünde kocaman yazdığı halde okuma zahmetine girmeyip "acil yardım" başlıklı konular açıyorlar. En ufak uyarıya da gelemiyorlar. Zannedersin hepsi sadrazam torunu.
Ama paşalar istiyor ki istediğini anında alsın üstüne bir de pışpışlansın sırtı sıvazlanıp gönderilsin. Beklediğini bulamayınca da kimisi ortadan kayboluyor kimisi de meşhur "mr. calibar" gibi agresifleşiyor.
Biz de asıl ilgililerin zinhar okumayacağını bile bile bir umut bu satırları yazıyoruz...
Mustafa durumu çok güzel özetlemişsin :thumbup::heartxf:
 
Haklı mısınız emin olamadım. Sonuçta bu nesil, önceki neslin eseri olduğuna göre, çok da şikayet etmeye hakkımız var mı?
Net bir çözüm önerim olmamakla birlikte, terslemek onları bu hobiden uzaklaştıracaktır. Evet, çoğu yarışmalar sebebi ile buralarda ve yine pek çoğu istediğini alınca ve ya beceremeyeceğini anlayınca ortadan kayboluyor.
Siz çocukken kaç çocuk model uçak uçurmayı hayal etmişti ve şimdi kaçı uçuruyor? Tabii ki çoğunluğu gidecek kaybolacak zira bu işler kafa gerektirdiğinden fazla emek ve zaman istiyor.
Ama kalacak olan, ben devam edeceğim diyen küçük bir azınlık olacak. Onları da tersleyip soğutmaya gerek var mı? Bırak yarışma için gelsin, bırak droncu olsun.
 
  • Beğen
Tepkiler: Levent Suberk
Haklı mısınız emin olamadım. Sonuçta bu nesil, önceki neslin eseri olduğuna göre, çok da şikayet etmeye hakkımız var mı?
Net bir çözüm önerim olmamakla birlikte, terslemek onları bu hobiden uzaklaştıracaktır. Evet, çoğu yarışmalar sebebi ile buralarda ve yine pek çoğu istediğini alınca ve ya beceremeyeceğini anlayınca ortadan kayboluyor.
Siz çocukken kaç çocuk model uçak uçurmayı hayal etmişti ve şimdi kaçı uçuruyor? Tabii ki çoğunluğu gidecek kaybolacak zira bu işler kafa gerektirdiğinden fazla emek ve zaman istiyor.
Ama kalacak olan, ben devam edeceğim diyen küçük bir azınlık olacak. Onları da tersleyip soğutmaya gerek var mı? Bırak yarışma için gelsin, bırak droncu olsun.

Farklı bir şeyden bahsediyoruz. Benim rahatsız olduğum hususları nedenleri ile birlikte anlattım. Bir daha okumanı öneririm. Senin dediklerine ise katılıyorum. Ama bambaşka bir konu.
Ayrıca benim oğlum (17 yaşında) bile TR forumları konusunda benimle aynı fikirde. Bu yazıyı yazarken beraberdik ve epey sohbet ettik bu konu hakkında. "Abartıyor olabilir miyim?" diye kendimi çokça da sorguladım. Ama bana yüzde yüz haklı olduğumu ifade eden yine oğlumdu. Beni yetiştiren nesil belli, benim oğlum da benim izimden gidiyor şimdilik. Onunla gurur duyuyorum.
 
Son düzenleme:
"Türkçe giderse Türkiye gider"
Işıklar içinde uyusun, Profesör Oktay Sinanoğlu'nun kitabının adından alıntı yaptım.
Dil konusuna özellikle ilgi duyan, mümkün olduğunca okumaya-araştırmaya çalışan bir birey olarak, Türkçe'nin ne kadar kıymetli, ne kadar özel bir dil olduğunu her gün biraz daha anlamaktayım. Bu noktada tamamen objektif, milli duygularıma kapılmaksızın söyleyebiliyorum ki: Türk Dili, yaşayan dillerin arasında eşşiz özellikleri olan bir dildir. Sadece izini -8.000 hatta 10.000'lere kadar sürebilmek bunu ispatlar. "Dünya dili" diye bize dayattıkları İngilizce'nin, MS 1000'lerde bile sözünü edemezsiniz. Ya da Fransızlara soracak olsanız dünya dili, Fransızca'dır?
Kurtuluştan sonra ilk iş olarak DTC Fakültesi'ni kuran Ulu Önder'imiz, bunu bir tesadüf eseri yapmadı elbette... Dilimizi bu hale getirenlere, Atatürk'ten sonra, daha hemen 1939'da başlayan 1946'da-1952'de adının konduğu bir süreçte, eğitim sistemimizi "Milli" hedeflerden saptıranlara nefretimi ifade etmek isterim. Bugün dilimizdeki bu yozlaşmanın temelleri oralarda atılmıştır:(
Bizi "biz" yapan en temel bağ: "dilimiz"dir. Sahip çıkalım...
 
Zaman zaman 40 yıl aradan sonra yeniden başladığım zamanları i hatırladım da modelci.net de cehaletimle Rametli Oktay bey ve moderatör arkadaşları nasıl delirtmediğime şaşıyorum.O zamanda yaşım hayli vardı, belki o yüzden hoş görüyle yaklaştılar hep.

Hal böyle olunca da rckolik'e her katılan yeni katılımcıya "hoş geldin" yazmakta bile seçici davranmak zorunda hissediyorum.
- Yaşını, adını veye diğer bilgilerini yazmayan, yada daha doğrusu yazmadıklarına kanaat getirdiklerime yazmıyorum.
- Forum ortamında çok basit ve kolay ulaşılabilir bilgilere bakmak yerine kolaycılığa kaçanlar da zaten işin ciddiyetini kavrmamış modelciden ziyade gelip geçici hevesliler diye niteliyorum.
- Velhasıl bir, yada bir kaç mesajda uslup zaten kişiyi belli ediyor.
Gerçekten iyi niyetli, isteklı olanlara hoş görülü davranmak, onları daha işin başında bu hevesten soğutmama adına deneyimli arkadaşların elinden geleni yaptığını görüyoruz.
Rckolik'in azımsanmayacak sayıda üyesinin benim gibi farklı ortam forumlarından geçerek edindikleri deneyimlerle buraya geldiğini biliyorum.
Onlarında farkında olduğuna emin olduğum saptamalarımı yazarak bitirmek istiyorum.
"Forum ve paylaşım ortamı bir kaç kişinin tekelindeymiş gibi o kişilerin belli çerçevedeki sohbeti ve paylaşımlarından öteye gitmez hissiyatı vererek yeni başlayan pek çok kişinin azarlanması, küçümsenmesi, terslenilmesi kişinin ortamda kendini yabancı hissetmesine neden olur. Bu da hoş olmayan sonuçlar doğurur, Gelişim durur..." Biliyoruz ki; Geçmişte on binlerce üyesi olan forum ortamlarından bazıları hayat belirtisi göstermiş olsalarda ya bitkisel yaşıyorlar, yada tamamen işlevlerini kaybetmiştir...:(
İyi olan şu ki, i Rckolik hoş görülü, iyi niyetli, yardımsever ve biribirine saygılı bireylerden oluşuyor.
Yeni katılan üyelerin büyük bir kısmı kazanılıyor ve aktif olarak paylaşımları sağlanıyor.?
 
Forumun dinozorlarının çenesi düşmüş. Bari iki satır da ben yazayım.
Öncelikle bu gibi forum ortamlarının "kişiyi kazanmak" gibi bir görevi olduğunu kabul etmiyorum. Görev, bilgiyi uygun şekilde paylaşmaktan ibaret kalmalı.
"Aaaa ne güzel bak XXX uçak yapıp uçuruyormuş, hadi ben de yapayım" diyeni, ya da ortalamanın üstünde bir el becerisi nedeniyle bilgisayar oyunlarında falan başarılı olup "hadi biraz da helikopter uçurayım" diyeni, yani anlık hevesle bu işlere bulaşanı kazanmak zorunda olduğumuzu düşünmüyorum. Hatta bu gibileri bir an önce uzaklaştırmak, onları gereksiz masraf, zaman kaybı ve hayal kırıklığından koruyacağı için, faydalıdır bile diyebilirim.
Kişisel görüşüme göre modelcilik bir yaşam felsefesidir. Yaptığın işe saygı, merak, sabır, azim gibi özellikler içerir. Dolayısıyla, eşek yüküyle para verip bir kutu içinde hazır drone alan ve onu iki butona basarak uçurup muhteşem videolar çeken arkadaşa ben modelci diyemem.
Gerçek bir modelci isen bir yandan hep daha iyiyi nasıl yakalarımın planları kafanda dolaşırken, diğer yandan takıldığın noktalar için binbir çözüm olasılığını düşünürsün. Örneğin bir yapı markete girip aldığın bir ürünü, o ürün ile hiç alakası olmayan bir işte kullanabilirsin. Ayrıca değer bilirsin. Bir toplu iğnenin bile aslında ne kadar önemli olduğunu bilirsin. İsraftan kaçınırsın. Kanadın köşesini kaplarken bile kaplamayı en az fire ile kullanmak istersin. Empati yaparsın. Başka bir modelci arkadaşın bir sorun yaşıyorsa o sorunu kendi sorunun gibi görürsün ve destek olmaya çalışırsın. Sahaya gelip yakıtını unutmuş bir arkadaşına hiç düşünmeden kendi yakıt bidonunu uzatırsın. Çünkü onun o anki ruh halini gayet iyi anlarsın.
Gelelim sebep sonuç ilişkisine...
Modelci dediğim kişi modelcilikle uğraştığı için bu özellikleri kazanmaz. Zaten yapı olarak bu özelliklere sahip olduğu için modelcilik yapar. Kısaca, foruma kayıt yaptırıp vur kaç bilgi kapmaya çalışan birisi zaten özünde modelci değildir. Altyapısı olmadığı için de alacağı bilgiden yararlanamayacaktır. Zaten o nedenle diyoruz ki, bilgi sadece onu hak edene verilir!

NOT: Bir de cin olmadan adam çarpmaya kalkan, iki satır bir şey öğrenince evrenin sırlarını çözdüm sanıp herkese akıl vermeye çalışanlar var ki onlar başlı başına bir alem.
 
Son düzenleme:
"Türkçe giderse Türkiye gider"
Işıklar içinde uyusun, Profesör Oktay Sinanoğlu'nun kitabının adından alıntı yaptım.
Dil konusuna özellikle ilgi duyan, mümkün olduğunca okumaya-araştırmaya çalışan bir birey olarak, Türkçe'nin ne kadar kıymetli, ne kadar özel bir dil olduğunu her gün biraz daha anlamaktayım. Bu noktada tamamen objektif, milli duygularıma kapılmaksızın söyleyebiliyorum ki: Türk Dili, yaşayan dillerin arasında eşşiz özellikleri olan bir dildir. Sadece izini -8.000 hatta 10.000'lere kadar sürebilmek bunu ispatlar. "Dünya dili" diye bize dayattıkları İngilizce'nin, MS 1000'lerde bile sözünü edemezsiniz. Ya da Fransızlara soracak olsanız dünya dili, Fransızca'dır?
Kurtuluştan sonra ilk iş olarak DTC Fakültesi'ni kuran Ulu Önder'imiz, bunu bir tesadüf eseri yapmadı elbette... Dilimizi bu hale getirenlere, Atatürk'ten sonra, daha hemen 1939'da başlayan 1946'da-1952'de adının konduğu bir süreçte, eğitim sistemimizi "Milli" hedeflerden saptıranlara nefretimi ifade etmek isterim. Bugün dilimizdeki bu yozlaşmanın temelleri oralarda atılmıştır:(
Bizi "biz" yapan en temel bağ: "dilimiz"dir. Sahip çıkalım...
Sinanoğlu konusunda benim büyük bir yaram var. Geçen sene bir proje ödevinin; ''üniversite'' yerine ''evrenkent'' yazılması gerektiği, İngilizce bir programın 100 adet ekran görüntüsündeki ''İngilizce'' kelimelerin ''Türkçeye'' çevirilmesi gerektiği gibi sebeplerden dolayı, ödevime sevgili hocacığım ''0'' verdi :) O kadar da İngilizce kelimeleri Türkçe yazmaya çalışmıştım. Keşke sevgili hocam bu saplantısına karşılık alanında güzel bir ''Türkçe'' eser yazsaydı... Tabi müridine kızmamak lazım. Sinanoğlu Beyin de ben hiç, çok özen gösterdiği ''Türkçeyle'' yazılmış, kendi alanında (kimya, moleküler biyoloji) bir eserine rastlayamadım.

İngilizce kesinlikle bir dünya dilidir. Bir dili yüceltmek için, diğer dilleri aşağılamayı pek hoş görmüyorum. Bir dilin önemini tarihine bakarak yorumlamazdım. O dille neler yazılmış, neler konuşulmuş; benim kendi ölçütlerimdir.

He bunu niye yazma gereği duyuyorum? Çünkü gençleri aşırı şekilde etkiliyor, bu tür yazılar. Tabi bir dili öğrenmemek de rahat taraf olduğu için, gençlerin de seçimi direkt bu oluyor. Bizim saplantılı hoca ne yazık ki ders anlatmaktan ziyade; hayat hikayesi ve hayat tavsiyesi vermeye bayılır. Bu nasihatlerden İngilizce de olumsuz anlamda, nasibini almış durumda. Çevrilmeyen kitabı okumak ve dil paketi olmayan programı kullanmak, onlar için ''vatan hainliği'' düzeyinde :) He keşke o kitapların çevirilerini, orijinal halleriyle karşılaştırsalar; asıl ''hain'' kim, görülür. Bir kitaba ''x. baskıdan çevrilmiştir.'' demekle ''x. baskının, benim açımdan meali'' farklı cümlelerdir. Bu kitaplara ikinci cümle yazılsaydı, hiçbir eleştirim olmazdı.