Uçakla bütünleşerek...
Uçuş eğitimnlerinde bir kavram vardır. "Daima uçağın bir adım önünde olmak". Yani uçağın ne yapacağını önceden kestirmek. Tabii ki deneyimle olan bir şey bu. Hangi stick komutuna uçağın nasıl yanıt verdiğini zamanla öğrenir insan. Uçuş sırasında uçağın konumunu da sürekli kendi kendine konuşarak tekrarlarsa kontrol mümkün olur.
Gerçek uçuş eğitiminde düz uçuşta yaklaşık 4-5 dakikada bir "düz uçuş kontrollerini" sayardık.
"21 manifold, 2450 devir, motor saatleri normal sınırlarda,flaplar kapalı, kemerler bağlı vs vs" gibi. Daha ilginci bunu yalnız uçarken de hoca ile uçarken de yapar yani gereğinde kendi kendimize konuşurduk. Dışarıdan bakınca aptalca gibi görünse de hata riskini en aza indiren bir uygulamaydı.
Ben model uçururken, uçak yakınımda olsun uzağımda olsun fark etmez, dönüşe başladığımda "sağdan dönüyorum, solla düzelteceğim" diye kendi kendime konuşurum örneğin. Bu şekilde bir oryantasyon kaybında kontrolü geri kazanma olasılığını artırırım.
Bir başka nokta, sticklere verilen komutların "boyutu"! Acemilikte insan stickleri full sapma ile kullanmaya meyleder. Genellikle de başparmak kullanımı yaygındır başlangıç aşamasında. Deneyim kazanıldıkça ve doğru kumanda tutuş alışkanlıkları edinildikçe stick hareketleri milimetrik olmaya başlar.
Şimdi şöyle bir senaryo düşünelim. Uçak çok uzaklaştı ve tam olarak bize doğru mu geliyor yoksa uzaklaşıyor mu ayırdedemiyoruz. Acemilikte full sağ ya da sol aileron verip işi tamamen çıkmaza sokarken deneyim kazandıkça hareketlerimiz daha kontrollü olmaya başlar. Sükûnetimizi koruyarak önce bir tarafa yatış veririz ama çok hafif. Uçak verdiğimiz tarafa yatıyorsa bizden uzaklaşıyor demektir. Ters tarafa yatıyorsa bize geliyor demektir. Bize geliyorsa verdiğimiz komutun tersi ile düzeltip beklememiz gerekir.
Uçak terste mi düzde mi ayırdedemiyoruz diyelim. Acemilikte panikle elevatör çekip tersteki uçağı yere çakma olasılığımız yüksektir. Deneyim kazandıkça hafifçe elevatör çekip uçağın hareketine bakar, konumunu anlarız.
Kısaca sorunun yanıtı deneyim. Deneyim kazanana kadar uçağı çok uzaklaştırmamak ya da uçarken yanında deneyimli bir yardımcı bulundurmak uygun çözümlerden birkaçıdır.
Konusu açılmışken bir arkadaşımızın anısını anlatayım (çenem düştü).
Rahmetli Mustafa Koç'un takımında defalarca Avrupa Şampiyonluğu yaşamış bir Philip Kolb vardı. Bu adamın planör deneyimini anlatmaya sayfalar yetmez. Ama bunlara rağmen tevazu ve bilgi paylaşımı konusunda da muhteşem biriydi. Bugün planör camiasından kime Philip Kolb deseniz gözleri parlar... Her neyse... Bir gün yamaçta planör uçuruyorlar. Bizim bir arkadaş da yanına gidiyor, "ne o Philip, sen uçmuyor musun?" diyor. Philip o sırada koltuğuna gömülmüş, elinde kahvesi, kumanda da dizinde duruyor. "Yoo uçuyorum" diye yanıtlıyor Philip. "Nasıl yani?" diyor bizim arkadaş. Philip kumandayı alıyor, "bak şimdi" diyor, bir bulut kümesini işaret ederek. Buluttan bir planör çıkıyor, süratle aşağı gelip önlerinden geçip tekrar yükseliyor. İnanılmaz ama gerçek. Çünkü adam uçurduğu planör ile bütünleşmiş halde. Görmese bile her an ne yaptığını bir an sonra ne yapacağını biliyor.
Tabii hepimiz birer Philip Kolb olamayız ama yine de ondan ve onun gibilerden öğrenecek çok şeyimiz var.