Yeni Başlayanlar için Kumandalar Hakkında Genel Bilgiler

isasari

Çalışkan Uye
Katılım
22 Şub 2014
Mesajlar
335
Tepkime puanı
307
Yaş
40
Web sitesi
www.isa-sari.com
Herkese merhaba tekrar,
Forumu alt üst ettim, ama yeni başlayan ve bugüne kadar (deyim yerindeyse) V911 kumandasından başka bir şey kullanmamış biri olarak kumandalarla ilgili temel bilgileri bir türlü edinemedim. Belki bu konu yeni başlayanlar için bir başlangıç olacaktır. Verilecek cevaplara göre sabitleyebiliriz de. O halde ben sorularıma (daha doğrusu cevaplarıma) geçeyim. İlk etapta sorularıma kendim cevap vermeye çalışacağım. Cevaplarım yanlış ise vereceğiniz cevaplara göre bunları güncelleyeceğim.

1. Bir kumandanın bileşenleri şunlardır:
- Kumanda: Üzerinde sticklerin, ekranın vs. bulunduğu esas gövde. Kendinden alıcılı/alıcısız, kendinden modüllü/modülsüz olabilir; kalem pille veya Li-Po bataryayla çalışabilir.

- Alıcı: Harici, ufak bir parçadır. Helikopter, uçak, quadcopter vs. üzerindeki anakarta (uçuş kotrolcüsüne) bağlanır ve kumanda ile cihaz arasndaki iletişimi sağlar. Ne yazık ki 2.4 GHz teknolojisi geliştikçe çok farklı modülasyon sistemleri ortaya çıkmaya başladı. Eskiden 2.4 sistemlerde marka bağımlılığı vardı. Yani Futaba verici ancak Futaba alıcı ile çalışırdı. Şimdi aynı markanın birkaç farklı modülasyon sistemi olabildiği için alıcı seçerken verici ile uyumuna daha da dikkat etmek gerekiyor. (Açıklama: Sümer Yamaner).

Örnek Bir Alıcı: OrangeRx R615X DSM2/DSMX Compatible 6Ch 2.4GHz Receiver w/CPPM

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


- Modül: Ana kumandada oluşturulan sinyalin yüksek frekanslı taşıyıcıya binidirilerek alıcıya ulaştırılmasını sağlayan elemandır. Birçok sistemde ana gövdeye entegredir. Bazı kumandalarda dışarıdan bir yuvaya takılır. Örneğin Futaba 9C, eski 10C, Hitec Aurora 9 ve Turnigy 9X gibi kumandalar bu tür kumandalardır. Avantajı farklı yüksek frekans modüllerinin kullanımına olanak sağlamasıdır. Örneğin ben senelerce Futaba 9C kumandama, alıcılarının çok hesaplı oluşu nedeniyle Assan 2.4 GHz modülü takarak Assan alıcılarla kullandım. İstediğim anda eski 72 MHz modülü takıp 72 MHz bandına çalışma imkanım vardı. Ancak bu tür sistemlerin en büyük dezavantajı klasik sinyal kodlaması kullanıldığı için azami kanal sayısının 8 ya da 9 ile sınırlı olmasıydı. Günümüzün modern 2.4 sistemlerinde çok daha fazla kanal sayısı mümkün.

Bazı kumandalar modülle çalışır. Örneğin Turnigy 9X modüllü bir sistemdir. Yani aletin içinde yüksek frekans sistemi yoktur. Dışarıdan takılması gerekir. Bu tür bir kumandayı modülsüz olarak ancak simülatörde kullanabilrisiniz. (Açıklama: Sümer Yamaner).

Modullü kumandalarda kumandanın alıcıya sinyal gönderebilmesi için gerekli olan parça, kumandanın arkasına olup değiştirilebilmektedir. Şayet modüllü bir kumanda da modül kısmı boş ise, alıcı ile haberleşilemez. Takılan modul ve alıcı aynı protokolu kullanmalıdır (Açıklama: Mehmet Küçüksarı).

Modullü Kumandaya Örnek: Turnigy 9XR

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Modülsüz (Verici Entegre) Kumandaya Örnek: Futaba 14SG 14-Channel 2.4GHz Computer Radio System 2.4GHz FASSTest

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Örnek Bir Modül: OrangeRX DSMX/DSM2 Compatible 2.4Ghz Transmitter Module

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


- Batarya: Batarya olarak en sık kullanılan pil NiCd ya da NiMh pillerdir. LiPo kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Kalem piller ise genelde alt sınıf ya da oyuncak statüsündeki aletlerde yer bulmaktadır. Hiçbir zaman ciddi bir sistemde kullanılmamalıdırlar (Açıklama: Sümer Yamaner).

- Kumandalardaki 2.4 GHz ne demektir.
"G" öneki bildiğiniz gibi "giga" anlamında yani...
k kilo 1000 (bin)
M Mega 1000000 (milyon)
G Giga 1000000000 (milyar) anlamında.

Kumanda sinyalinin bir elektromanyetik dalga ile taşınması gerekiyor. Eskiden bunu 27 MHz bandında yapıyorduk. Yani elektromanyetik dalganın saniyede yaptığı titreşim sayısı 27 milyon civarındaydı. 2.4 GHz sistemlerde ise saniyede 2.4 milyar kez titreşim yapan bir elektromanyetik dalga kullanılıyor.

Eski sistemlerde en basitlerinde AM (Amplitude modulation) daha gelişmişlerde ise FM (Frequency modulation) kullanılırdı. Bunlar parazitlere olduğu kadar yakın frekanstaki kumandalara da çok hassastılar.

2.4 GHz bandında ise olay aynen bluetooth ya da WiFi gibi. Bu bantta her bir kullanım türü için belirli alanlar ayrılmış yani belirli frekanslar kullanılıyor. Yani bloetooth cihazları için bir bölüm var, WiFi için başka bir bölüm. Uzaktan kumandalar için de yer ayrılmış. Ayrıca haberleşen aletler birbirlerini kendilerine özgü (unique) kodlarla tanıyorlar. Belirli bir zaman diliminin bir kısmında yayın yapıyorlar. Dolayısıyla ortada dolaşan veri paketleri her zaman sadece kendilerine ait muhataba ulaşıyor. Arada kalan boşlukta aynı frekansta başka bir cihaz çifti haberleşebiliyor.

Bunlardan da anlayacağınız gibi, aletlerin birbirlerini doğru tanıyabilmeleri için "haberleşme protokolleri" gerekiyor. İşte bunlar da tamamen üreticiye özgü. O nedenle hemen daima 2.4 sistemlerde aynı marka verici ve alıcı kullanılmak zorunda (bunun istisnaları var tabii). Çünkü iletişim için aynı protokol kullanılmalı ve her üretici kendi protokolünü lisanslıyor.

Bu kadar teknik detaydan sonra gelelim işin pratik kısmına. 2.4 GHz sistemi ne sağlıyor? Aynı anda sahadaki herkesin kumandasını istediği anda korkusuzca açmasını sağlıyor. Bu inanılmaz bir avantaj.
İkinci avantaj, bazı protokoller çift yönlü haberleşmeye olanak sağladığı için, basit donanım eklemeleri ile telemetri işlevleri kullanılabiliyor.
Vericiler çok daha düşük güç tüketiyorlar. Halen Türkiye'de kullandığımız vericilerin çıkış gücü 100 mW ama örneğin Fransa'da bu değer 10 mW gibi bir düzeyde. Bu da pil tüketimine olumlu yansıyor.
Bu tür güç kontrolleri yazılımsal olarak denetlenebildiği için örneğin range test yapmak çok kolaylaşıyor.
Birçok üretici klasik PPM sinyali ve AM/FM modülasyonunun getirdiği 8 kanal limitini 2.4 GHz iletişim protokolleri ile aşıyor. Kanal sayıları yirmiyi aşabiliyor.
Artık veri tamamen digital olarak iletildiği için checksum vs gibi veri denetleme mekanizmaları kullanılabiliyor. Failsafe işlevi tüm sistemlere basitçe entegre edilebiliyor.
2.4 GHz verici modülleri genellikle 3.6 V gibi düşük voltaj düzeylerine kadar sorunsuz çalışabiliyorlar.

Dezavantajları yok mu peki? Ehh tabii ki var.
Güvenliler ama parazite tamamen kapalı değiller. Yine de klasik sistemlerden daha iyiler bence.
Frekans yükseldikçe elektromanyetik dalgalar ışığa daha çok benzemeye başlıyorlar. Dolayısıyla görüş mesafesinde etki edebiliyorlar. Arada özellikle su içeren engel (örneğin pilotun gövdesi!) varsa iletişim sorunu yaşanabiliyor. Benzer sebeple su üzerinde yansımalar ve girişim nedeniyle sinyal kayıpları yaşanabiliyor.
Pratikteki en büyük dezavantaj marka bağımlılığı gibi görünse de bence bu büyük bir sorun değil.

Kısaca bence artık modelciliği 2.4 olmadan düşünmek mümkün değil. (Aciklama: Sumer Yamaner)

2. En çok tercih edilen kumanda markaları:
- Üst sınıf: Futaba, JR (burada özelliklerinden kısaca bahsedilecek)
- Orta Sınıf: HTC, Spectrum (burada özelliklerinden kısaca bahsedilecek)
- Alt Sınıf: Turnigy, FlySky (burada özelliklerinden kısaca bahsedilecek)

Kumandaları "sınıflamak" çok mantıklı değil. Her markanın değişik düzeylerde kumandası var. Biz daha çok ABD ekolünü izlediğimiz için Futaba'yı en üzt düzey kumanda sanıyoruz. Ancak bu işi profesyonel yapanlar için çok daha başka markalar var. Özellikle de Graupner gibi (Açıklama: Sümer Yamaner).


3. Kumandadaki kanal sayısı şunları belirler:
- 3 kanal: aşağı/yukarı, ileri/geri, kendi ekseninde sağa/sola hareket
- 4 kanal: 3 kanala ek olarak sağa/sola hareket
- 6 kanal: 4 kanala ek olarak inverted (tepetaklak) uçuş
- 6+ kanal: 6 kanala ek olarak gimbal hareketlerinin kontrolü, uçaklar için duman çıkarma, ışıkları açma kapama vs. gibi fonksiyonlar. Her +1 kanal +1 fonksiyon anlamındadır.
Fakat bu sınıflandırma daha çok helikopterler içindir ve bence çok doğru değil. Her bir kumanda kanalını bir işlev olarak düşünmek gerekir. Standart bir uçak en az üç, ortalama dört kanal gerektirir.
Kanal yerleşimleri markalar arasında farklılık gösterir. Hatta güncel birçok kumandada kanal yerleşimini istenildiği gibi düzenlemek mümkün. Ancak klasik Futaba sistemi şöyledir:
1- Aileron
2- Elevatör
3- Gaz (throttle)
4- Rudder

Trainer tarzı uçaklar aileronsuz, sadece rudder ile kullanılabilirler. Bazı türbin motorlu uçaklar ise rudder olmaksızın sadece aileronla uçurulabilirler. özellikle EDF'li küçük jetler.

İlk dört kanaldan sonraki kanalları farklı işlevlere atamak mümkündür. Örneğin toplanabilen iniş takımları, flaplar, ışık açıp kapatma, duman sistemini devreye alıp devreden çıkarma, buji kızdırıcısını açıp kapatma, jikleyi açıp kapatma, ateşlemeyi açıp kapatma gibi (Açıklama: Sümer Yamaner).



4. Kumandadaki kanal sayısı ile alıcıdaki kanal sayısı aynı olmak mı zorunda?

Kumandadaki kanal sayısı ile alıcıdaki kanal sayısı eşit olmak zorunda değildir. Modülasyonlar uyumlu olduktan sonra değişik kanal sayılı sistemler kullanılabilir. Ancak kullanılacak kanal sayısı en düşük rakamdır. Yanii 9 kanal verici ile 6 kanal alıcı kullanılırsa altı kanal işlevi elde edilir. Altı kanal verici ile dokuz kanal bir alıcı kullanılırsa (ki pratikte bu setup pek de mümkün değil) yine sadece altı kanal çalışır (Açıklama: Sümer Yamaner)..


5. Mode kavramı neyi ifade eder?
Normalde stiklerden biri iki yönde yaylıdır yani bırakınca tam ortada durur. Diğeri sadece sağ sol yönünde yaylıdır ama ileri geri yönünde bırakılan konumda kalır. Gaz kolu olarak kullanılan bu stik bazı kumandalarda sağda bazılarında ise soldadır. Ayrıca helikopter kumandalarında kesintisiz hareket ederken uçak kumandalarında tırtıklı hareket eder. (Örneğin bir tık aç gazı deriz).

Türkiye'de ABD alışkanlığı olan Mode 2 kumanda kullanılır. Sol stik gaz ve rudder, sağ stik aileron ve elevatör kontrolü sağlar. Avrupa'da tercih edilen Mode 1'de ise sol stikte rudder elevatör, sağ stikte aileron ve gaz vardır.
Mode 3, Mode 2'nin tam tersidir. Mode 4 ise Mode 1'in tam tersidir (Açıklama: Sümer Yamaner).

Sanırım bir "yeni başlayan/noob" kumanda işine bunları bilerek başlamalı. Her yeni soruya göre burayı güncelleyeceğim. Ne dersiniz?

Teşekkürler...
 
  • Beğen
Tepkiler: Hasan Bıyık
EPA, SUBTRIM gibi konular işin temeli. Onları bilmeden olmaz. Ayrıca EXPO tam da yeni başlayan için gerekli bir ayar. Şimdi bunlarından kısaca bahsedelim :

EPA (End Point Adjustment):
"Travel Adjust" olarak da bilinir. O kanalın hareket alanını belirler. Öncelikle şunu hatırlayalım. Kumandalar klasik olarak her kanal için süresi 1 mS (milisaniye) ile 2 mS arasında değişen sinyal üretirler ve bunu saniyede 50 kez tekrarlarlar. (NOT: Yeni nesil kumandalarda bu biraz değişti ama temel mantığı anlamak açısından bunu iyi anlamak gerekiyor).
1.5 mS uzunluğundaki sinyal tam orta konumu ifade eder. Standart olarak bir servonun 1 mS ile 2 mS arasında 90 derecelik bir dönüş yapması beklenir. Ancak birçok servo bu standart sürelerin dışına çıkılarak daha geniş bir alanda hareket ettirilebilir. Bazı servolar bunu tolere edemeyebilirler. Bazı servolar ise özel programlama araçları ile her iki yana 90'ar derece hareket etmeye programlanabilirler.
İşte EPA ayarını, servonun hareket alanını belirlemek için kullanıyoruz. Bu şekilde servonun hareketin uçlarında kontrol yüzeyini zorlamasını, sıkışmasını, aşırı elektrik çekip yanmasını engellemiş oluyoruz. Dolayısıyla bu ayar her modelcinin iyice anlayıp uygulaması gereken temel bir ayar.
Bu ayarın ayrıntılarına geçmeden önce bir temel ilkeyi hatırlatalım. Mekanik setup çok çok önemlidir ve elektronik ayar imkanlarına güvenerek ihmal edilmesi hatalı bir yaklaşımdır. Mekanik setup yapılırken temel ilkemiz servo yekesinin merkeze olabildiğince yakın bir deliğini, kontrol yüzeyinin ise merkezden olabildiğince uzak bir deliğini kullanmaktır. Yani asıl istediğimiz daha fazla servo hareketinin daha az kontrol yüzeyi hareketine dönüşmesidir. Bu şekilde, servonun standart +/- 45 derecelik hareketinin elden geldiğince tamamının kullanılması amaçlanmaktadır.
Bunu neden istiyoruz?
Kullandığımız sistemler digital çalışıyor. Yani kumanda komutları bir dijitizasyondan geçiyor. Kumanda sistemlerinin çözünürlüğünden söz ediyoruz. Aynen kameraların megapiksel rakamı gibi. Örneğin sıradan bir kumanda 512 ya da 1024 çözünürlükte. Yani stik bir yandan diğer yana hareket ederken toplam 1024 ara değer oluşturabliyor. Daha kaliteli kumandalarda bu değer 4096 gibi yüksek olabiliyor. İşte, eğer biz mekanik setup sırasında yukarıda söylediğim ilkelere dikkat edersek, kumandanın bu çözünürlüğünün tamamını kullanabiliriz. Bunun sonucunda da çok daha yumuşak hareket eden kontrol yüzeyleri elde etmiş oluruz.
Bir de tersini düşünelim. Kumanda telini servoda en uç deliğe taktık, elevatörde de en iç deliğe. Servonun toplam hareket alanı +/- 20 derece oldu. +/-45 derece yani toplam 90 derece hareket sırasında kumandanın tüm çözünürlüğünü (örneğin 1024 adımını) kullanıyorken, artık kullanabildiğimiz adım sayısı yaklaşık 450 civarına düştü. Bunun bir sonucu olarak, elevatöre aktarabildiğimiz en küçük hareket miktarı kabalaştı. Yani elevatör kontrol hassasiyetimiz azaldı. Umarım anlatabilmişimdir.
İşte bu nedenle mekanik ayarlarımızı, EPA değerini azami yapabilecek şekilde uygulamalıyız. Mekaniği hallettikten sonra ince ayar için EPA ile oynayabiliriz.
Bu konuda benim şahit olduğum en büyük sıkıntı gaz kolu ile ilgili. Gaz kolu ayarı hatalı yapıldığı için birçok durumda servo sıkışıp yanıyor. Bunu ayrı bir mesaj olarak atacağım.

-------------------------------------------------------------------------

Gaz Kolu Ayarı.

Uçak toplarken gaz servosunun ayarı sıklıkla sona bırakılan ve sonra da unutulan bir işlemdir. Bunun sonucunda gaz servosu sıkışıp kolayca bozularak havada uçağın gaz kontrolünün kaybına yol açmaktadır. Sahada sıkça gördüğüm durum, arkadaşlarımızın bu konuyu fazlaca hafife alma eğiliminde olduklarıdır. Bu nedenle gaz servosu ayarı için kendi uyguladığım yöntemlerden söz etmek istedim.

Anlatacağım uygulama nitro motorlar için geçerlidir ama temel mantık kavrandığında benzinli motorlara da uyarlanabilir.

Kumanda sisteminin elektronik ayarları yapılmadan önceki temel koşulumuz mekanik ayarların düzgün yapılmış olmasıdır. Burada en temel kuralı hatırlatarak başlamak isterim. Sistemi mekanik olarak öyle planlamalısınız ki servo yekesi yapabileceği azami hareketi yapsın. Bu ne demek? Kumanda teli servo yekesinin olabildiğince iç deliğine, kumanda yüzeyinde de (burada karbüratör gaz yekesi) olabildiğince dış deliğe takılmalı. Bunun amacı, ilgili kanalın elektronik çözünürlüğünün tam olarak kullanılabilmesi ve kumandanın çok daha hassas verilebilmesidir. Sadece gaz kolu için değil tüm kontrol yüzeyleri için geçerli bir kuraldır. Bunu sağladığınızda kumanda hassasiyetini en üst düzeye çıkarmanın yanısıra servonun torkundan azami oranda yararlanır, ilgili kumanda yüzeyinde oluşabilecek flutter riskini de en aza indirmiş olursunuz.
Gelelim gaz servosunun ayarlarına. Ben burada üç farklı yöntem anlatacağım.
Gaz teli normal uygulamada karbüratör tarafı sabit (Z büküm ya da clevis), servo tarafı ise quicklink dediğimiz içinde bir setuskur (setscrew) olan mekanizma ile kullanılır. İşin başında bu setuskuru ve dolayısıyla gaz telini gevşetin, serbest bırakın.

1. Yol:
Kumandayı aktive edin ve gaz kolunun endpoint (EPA) ya da travel adjustment ayarına gelin. Her iki yönü de sıfır yapın. Alıcıya enerji verin. Gaz servosunun yekesinin bu konumdayken servo gövdesine tam 90 derecede durduğunu görün. Durmuyor ise yekeyi söküp uygun pozisyonda tekrar vidalayın.
Karbüratöre bakarak yekesinin hareket alanının tam ortasında olmasını sağlayın ve bu pozisyonu koruyarak servo yekesindeki setuskurla teli sabitleyin.
Kumandadan gazı tam açın. Karbüratörü dikkatlice gözleyerek throttle kanalı endpoint'ini adım adım artırın. Sonunda karbüratör tam açılsın ama servo sıkışmasın. Sonra kumandadan gazı tam kapatın. Trim tam ortada olsun. Yine karbüratörü gözleyerek endpoint ayarını adım adım artırın. Barel rölantiye izin verecek kadar (1 mm gibi) açık kalacak şekilde bırakın.

2.Yol:
Gaz telinin servo tarafındaki setuskurunu gevşetin. Gaz kanalının alt uçtaki endpointini 100 üst uçtaki endpointini 0 yapın. Gazı kapatıp throttle cut'ı aktive edin. Bu pozisyonda karbüratör bareli tam kapanacak şekilde teli gerdirin ve setuskuru sıkın. Sonra gazı tam açın ve endpointi karbüratör tam açılacak ama servo sıkışmayacak şekilde ayarlayın.

3.Yol:
Gaz telinin servo tarafındaki setuskurunu gevşetin. Gaz kanalının üst uçtaki endpointini 100 alt uçtaki endpointini 0 yapın. Tam gaz açın. Bu pozisyonda karbüratör bareli tam açık olacak şekilde teli gerdirin ve setuskuru sıkın. Sonra gazı tam kapatın ve endpointi karbüratör kapanacak ama rölanti için 1 mm açık kalacak şekilde ayarlayın.

Eğer sistemin mekanik planlaması iyi ise, yani servo yekesinde ve karbüratör yekesinde gaz telinin konumu iyi ayarlanmış ise, bu üç yöntem aynı sonucu verir. Ama bu planlama tam yapılamamış ise ikinci ve üçüncü yöntemlerde gaz kolu hareketlerine doğrusal bir yanıt alınamaz. Zaten baktığınızda gaz kanalı endpointleri örneğin bir tarafta 100 iken diğer tarafta 20 olur ki bu durum hatalı mekanik planlamanın en güzel göstergesidir. İşte böyle bir durumda eğer mekanik setup ile uğraşmaya üşenirseniz ilk yöntemi uygulayarak endpoinlerin her iki tarafta da birbirine yakın olmasını sağlayarak doğrusala en yakın gaz kolu hareketi ve yanıtı elde edebilirsiniz.

NOT: Bir nokta da, benzinli motorlar için... Bu motorların karbüratör yapıları nedeniyle eğer lineer bir ayar kullanılırsa çeyrek gaza gelmeden tam gaz devrine çok yaklaşılır. O nedenle benzinli motorlarda mutlaka ya expo veya throttle curve kullanılması uygundur.

--------------------------------------------------------------------------------------

Uçaklarda üretici kontrol yüzeyi atımları için önerilen değerleri verir. Helikopterlerde de zaten pal açıları için limitler verilmiştir. EPA ayarları ile gerekli atımlar sağlanabilir. Ancak ben daha şık bir yöntem öneriyorum.

Uçakta EPA ayarlarını, üreticinin değerlerine göre değil de mekanik sınırlamalara göre yaparak işe başlayın. Yani her bir kontrol yüzeyinin tam defleksiyonunu, servo sıkışmadan sağlayacak ayarları yapın önce. Sonra Dual Rate (D/R) menüsüne girin. İlgili kanalın kontrolünü bir butona atayın ve high - low rate ayarlayın. Bakın benim standart uygulamam şudur: Üç konumlu bir buton (ki bu daima C butonudur) seçerim. Siz de temel işlevleri her modeliniz için aynı butona atama alışkanlığını kazanın. Örneğin bende A butonu her zaman motoru stop ettirir. B butonu eğer varsa iniş takımlarını toplar açar. C butonu dual/triple rate ayarını düzenler. D butonu ise varsa acayip bir miksi aktive eder. Flaplarım her zaman E butonundadır.
Dual rate menüsünde üç konumlu butonu kullanmanın en iyi yanı orta konuma üreticinin önerdiği defleksiyonları ayarlamak, bir konuma daha az, diğer konuma da daha fazla atım ayarlamaktır.
Özetlersek EPA ile mekanik sınırların tamamını kullanacak şekilde yapılan ayardan sonra Dual Rate menüsünden bu atımlar kısılarak önerilen düzeye çekilirler.
Bazı başlangıç düzeyi kumandalarda switchlerin işlevi önceden belirlenmiştir ve değiştirilemez. Bunu hatırlamakta yarar var.

EPA konusunda son bir not...

Diyelim ki mekanik olarak tam hareket sağlayacak ayarı yaptık. Ancak bir de miks yaptık. Somut bir örnek vereyim. Rudder endpointlerini tam açtık. Ama bir de aileron to rudder miksi verdik. Pek olacak iş değil ama tam rudder basmışken bir de aileron komutu verirsek, rudder biraz daha sapmaya zorlanacak ve servo sıkışacak. İşte ayarlar sırasında buna dikkat edip EPA'yı biraz kısmak gerekebilir. Yeni nesil radyoların bir kısmında ise iki farklı EPA ayarlıyorsunuz. Birisi alıştığımız EPA diğeri ise limit EPA. Yani bir miks bile olsa o limiti asla geçirmiyor sistem. Bu da servoların sağlığı açısından önemli. Tabii bunların çoğu ekstrem durumlar. Özellikle yeni başlayana pek hitap etmeyebilir. Yine de bilmekten zarar gelmez.

EPA konusunda daha da son bir notum var... :D

Profesyoneller EPA ayarları sırasında akım ölçer kullanıyorlar. Özellikle de aynı kontrol yüzeyine birden fazla servonun kumanda ettiği büyük uçaklarda. Her bir servonun çektiği akımı ölçerek, servoların sıkışmadığından emin oluyorlar. Bu çok önemli zira aşırı çekilen akım ani kontrol kayıplarına yol açabilir.
 
SUBTRIM
Bu aslında bir tür trim. Olabildiğince az kullanılması öneriliyor. Herhangi bir kanalın simetrisini ya da sıfır konumunu ayarlıyoruz bu işlevle. Örneğin iki elevatörümüz ve iki servomuz olsun. Mekanik ayarı çok iyi yapsak bile ufak asimetriler olabiliyor ve bunları ilgili kanalın subtrim ayarından düzenliyoruz.
Benim SUBTRIM işlevini en severek kullandığım yer ise flaplar. Hemen daima flaplarımı üç pozisyonlu kullanırım. Sıfır yani kapalı, yarım (kalkış flapı) ve tam (iniş flapı). Bunu yapabilmek için flap kumandasını üç pozisyonlu E butonuna atarım. Buton üstteyken ilgili kanalın bir uç noktasındayız demektir. EPA ile flapın sıkışmadan tam kapalı konumunu ayarlarım. Orta konum kanalın merkezleme noktasıdır. Burada istediğim yarım flap açısını elde etmek için SUBTRIM'i kullanırım. Aşağı konumda ise iniş flapı yani tam flap konumu söz konusudur. EPA'nın diğer ucu ile istediğim konumu ayarlarım.

Genel olarak SUBTRIM ayarlarını yaptıktan sonra abartılı değerler varsa (40, 50, 100 gibi) ilgili kontrol yüzeyine mekanik müdahale ile subtrimin sıfıra yaklaştırılması önerilir.


EXPO
D/R menüsünden söz etmişken EXPO'ya gelelim. EXPO D/R menüsü içindedir normalde.
Şimdi, temel olay şu: Kumanda stiği hareketleri lineer olarak servo kafasına iletiliyor. Özellikle yeni başlayan arkadaşlar ise abartılı komut verme eğilimindeler. Biraz deneyimsizlik biraz da heyecan sonucu stik bir o uca dayanıyor bir bu uca. Bu da tabii ciddi bir risk demek. Bunu engellemenin iki yolu var. Birincisi ilgili kontrol yüzeyinin atımlarını kısabiliriz. Bunu EPA ile ya da tercihan D/R ile yaparız. Ama bu sefer de ihtiyaç olduğunda atımlar yetersiz kalabilir. İşte hem gerektiği kadar atım elde etmek hem de uçağın daha sakin uçmasını sağlamak için EXPO işlevini kullanıyoruz. Stik hareketi ile servo kafası hareketini lineer (doğrusal) yerine exponansiyel bir eğriye uyarlıyoruz. Laf kalabalığına gerek yok. Stik merkeze yakınken kontrol yüzeyleri çok az hareket ediyor. Böylece örneğin elimizin titremesi uçağa daha az yansıyor. Ama gerektiğinde stik bir uca dayanıp tam atımdan da yararlanabiliyoruz. İşte bunu yapabilmek için EXPO işlevi emrimize amade.

Kumandalarda genelde aileron, elevatör ve rudder kanalına expo uygulanabiliyor. Bazılarında gaz kanalında da bu mümkün. Zaten bir buton ile kumanda edilen bir kanala expo uygulaması tamamen anlamsız bir şey olurdu.

Burada dikkat edilmesi gereken çok çok önemli bir nokta var. Expo artı ya da eksi yönde olabiliyor. Yani ters expo kullanılırsa uçak sakinleşeceğine iyice agresifleşiyor. Aman dikkat. Kumandanız Futaba ya da Hitec ise uçağı sakinleştiren ve sık kullanılan expo eksi değerlidir. Spektrum ve JR sistemlerde ise artı değerli!!!

Başlangıç için ben % 30-35 gibi bir expo değerini üç ana kanala da uyguluyorum. Ancak uçağın tipi, servo ve pushrod geometrisi, kişisel tercihler gibi birçok parametre burada etkili ve genel geçer bir ayar yok aslında. % 30 - 35 ortalama bir değer ve sonrasına ileriki uçuşlarda karar verilmeli.

Unutmamanız gereken çok önemli bir şey var. "İyi şeyin fazlası daha iyi değildir". Yani "Expo iyi birşeymiş, verelim % 100 expo" derseniz uçağı poşete koyabilirsiniz. % 50-60 değerlerini aşmamakta yarar var. Çünkü aştığınızda uçak stiğin orta konumlarında abartılı sağır, dış konumlarında da abartılı agresif olur.

Ben EXPO'yu nasıl uyguluyorum?

Daha önce de söylediğim gibi D/R-EXPO menüsünden üçlü rate ayarı yapıyorum. High - medium - low. High rate'de en yüksek expo'yu kullanıyorum. Low rate'de en düşüğünü. Hatırlayın, atımları kısmak da expo vermek gibi bir etkiye sahipti. Low rate'de atımlar kısık olduğu için daha az expo yeterli oluyor.

Medium rate için % 30 - 35 expo ile başlıyorum demiştim. Genelde high rate için % 40 - 45, low rate için de % 20 - 25 uygun oluyor.

Sonra uçuyorum. Örneğin kalkış koşusunda istikamet tutmakta zorlanabilirim. Abartılı rudder komutu gerekiyorsa fazla sağır demektir. Expo azaltılır. Uçak bir o yana bir bu yana gidiyorsa fazla hassastır expo artırılır.
Havada aileronların etkisine bakarım. Expoyu ona göre revize ederim.
Bence en önemlisi elevatör. İnişe geldim. Pist üstünde palyede elevatör çekiyorum. Uçak birden aşırı kabarıyorsa daha fazla expo istiyordur. Ama bazen de elevatörü çekersin çekersin toplayamazsın sonra bir anda aşırı komut alır. (Gazı açıp pas geçin!). O zaman expo fazla gelmiş demektir.

Sonuçta expo ayarını pilot o uçakla uçtukça edindiği izlenime göre hassas ayarlamalıdır. Kimsenin exposu kimseye uymaz. :D

--------------------

EXPO Hakkında doğru bilenen YANLIŞLAR

Arkadaşlar öncelikle şöyle bir yanılgı var. Sanıyoruz ki kumandadan expo vermediğimizde tüm bağlantılarımız lineer çalışıyor ve tüm kontrol yüzeyleri stik hareketlerine bire bir uyumlu ve doğrusal çalışıyor.

Bu doğru değil. Benim gençliğimde lineer servolar vardı. Servo yekesi gerçekten de bir doğru üzerinde ileri geri hareket ederdi. Muhtemelen tepki süresi sorunları nedeniyle artık ortalıkta yok bu tür servolar. Şu an kullandığımız neredeyse tüm servolar döner kafalı. Yani yekeyi sıfır konumunda servoya dik olarak sabitlediysek ortalardaki atım uçlardaki atımdan belirgin olarak fazla. Yani kısaca özetleyecek olursak, standart bir mekanik setup sonucunda zaten "ters expo"'lu bir sistem yaratmış oluyoruz. Bunu özellikle expo kullanmayı bir utanç olarak gören bazıları için yazıyorum. Düşündükleri gibi değil. Kullanılan expo birçok durumda bozuk lineariteyi normale getirmeyi sağlıyor. Yani kumanda ekranından gördüğünüz expo eğrisi aslında mekanik olarak var olan ters expo eğrisini kompanse ediyor bir bakıma. Dolayısıyla expo kullanmak ayıp değil, kullanan kişinin yeteneksiz olduğunu kanıtlamaz ama diğer yandan da standart değildir. Yani her uçakta ailerona eksi şu kadar verilir diye de bir kaide yoktur. Pilotun kişisel tercihlerine göre hassas ayarı yapılmalıdır.

Bir nokta da, benzinli motorlar için... Bu motorların karbüratör yapıları nedeniyle eğer lineer bir ayar kullanılırsa çeyrek gaza gelmeden tam gaz devrine çok yaklaşılır. O nedenle benzinli motorlarda mutlaka ya expo veya throttle curve kullanılması uygundur.
 
Bu arada ben de daha önce heli ayarları kısmında paylaştığımız EXPO ve DUAL/RATE videolarını buraya ilave edeyim

RC Heli Kumanda Ayar -8.2: EXPO - EXPONENTIAL Nedir ? Nasıl Ayarlanır ?

Bu VIDEOYU görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


RC Heli Kumanda Ayar -8.1: DUAL RATE Nedir ? Ne işe yarar ? Nasıl Ayarlanır ?

Bu VIDEOYU görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


-------------------------------------------------------------------------------------

Mordo abimize teşekkürler :

Dual Rate ayarlarını görsel olarak anlatan bir site ,bakmakta fayda var.



Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Expo ayarlarını anlatan ve görsel olarak servo hareketlerini gösteren faydalı bir site.



Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
 
Yeni Başlayanlar için Kumandalar Hakkında Genel Bilgiler

Bu durumda modül zorunlu değil anladığım kadarıyla. Yani mesela ben bir Turnigy 9X alsam, modülsüz bir şekilde toplayacağım helikopter veya quadcopterde kullanabilirim, öyle mi?

Bu arada, çok teşekkür ederim hızlı cevabınız için. Ana mesajdaki karşılığına ekledim açıklamanızı :)
 
Yeni Başlayanlar için Kumandalar Hakkında Genel Bilgiler

Batarya olarak en sık kullanılan pil NiCd ya da NiMh pillerdir. LiPo kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Kalem piller ise genelde alt sınıf ya da oyuncak statüsündeki aletlerde yer bulmaktadır. Hiçbir zaman ciddi bir sistemde kullanılmamalıdırlar.

Kumandaları "sınıflamak" çok mantıklı değil. Her markanın değişik düzeylerde kumandası var. Biz daha çok ABD ekolünü izlediğimiz için Futaba'yı en üzt düzey kumanda sanıyoruz. Ancak bu işi profesyonel yapanlar için çok daha başka markalar var. Özellikle de Graupner gibi.
Ne yazık ki 2.4 GHz teknolojisi geliştikçe çok farklı modülasyon sistemleri ortaya çıkmaya başladı. Eskiden 2.4 sistemlerde marka bağımlılığı vardı. Yani Futaba verici ancak Futaba alıcı ile çalışırdı. Şimdi aynı markanın birkaç farklı modülasyon sistemi olabildiği için alıcı seçerken verici ile uyumuna daha da dikkat etmek gerekiyor.

Kumandalardaki en önemli özellikten söz edilmemiş. O da "Mode" kavramı. Normalde stiklerden biri iki yönde yaylıdır yani bırakınca tam ortada durur. Diğeri sadece sağ sol yönünde yaylıdır ama ileri geri yönünde bırakılan konumda kalır. Gaz kolu olarak kullanılan bu stik bazı kumandalarda sağda bazılarında ise soldadır. Ayrıca helikopter kumandalarında kesintisiz hareket ederken uçak kumandalarında tırtıklı hareket eder. (Örneğin bir tık aç gazı deriz).

Türkiye'de ABD alışkanlığı olan Mode 2 kumanda kullanılır. Sol stik gaz ve rudder, sağ stik aileron ve elevatör kontrolü sağlar. Avrupa'da tercih edilen Mode 1'de ise sol stikte rudder elevatör, sağ stikte aileron ve gaz vardır.
Mode 3, Mode 2'nin tam tersidir. Mode 4 ise Mode 1'in tam tersidir.


Isa Sarı' Alıntı:
Bu durumda modül zorunlu değil anladığım kadarıyla. Yani mesela ben bir Turnigy 9X alsam, modülsüz bir şekilde toplayacağım helikopter veya quadcopterde kullanabilirim, öyle mi?

Öyle değil. Turnigy 9X modüllü bir sistemdir. Yani aletin içinde yüksek frekans sistemi yoktur. Dışarıdan takılması gerekir. Bu tür bir kumandayı modülsüz olarak ancak simülatörde kullanabilrisiniz.
 
Yeni Başlayanlar için Kumandalar Hakkında Genel Bilgiler

Çok teşekkür ederim tekrar. Konu gittikçe zenginleşiyor. Yeni cevpalarınız da ekledim ve mesajı güncelleştirdim. Belki karışıklık olmaması için cevapları silebiliriz.
 
Yeni Başlayanlar için Kumandalar Hakkında Genel Bilgiler

Kumandadaki kanal sayısı ile alıcıdaki kanal sayısı eşit olmak zorunda değildir. Modülasyonlar uyumlu olduktan sonra değişik kanal sayılı sistemler kullanılabilir. Ancak kullanılacak kanal sayısı en düşük rakamdır. Yanii 9 kanal verici ile 6 kanal alıcı kullanılırsa altı kanal işlevi elde edilir. Altı kanal verici ile dokuz kanal bir alıcı kullanılırsa (ki pratikte bu setup pek de mümkün değil) yine sadece altı kanal çalışır.

Yazmış olduğunuz kanal sayıları biraz helikopter mantığı ile alakalı ve bence çok doğru değil. Her bir kumanda kanalını bir işlev olarak düşünmek gerekir. Standart bir uçak en az üç, ortalama dört kanal gerektirir.
Kanal yerleşimleri markalar arasında farklılık gösterir. Hatta güncel birçok kumandada kanal yerleşimini istenildiği gibi düzenlemek mümkün. Ancak klasik Futaba sistemi şöyledir:
1- Aileron
2- Elevatör
3- Gaz (throttle)
4- Rudder

Trainer tarzı uçaklar aileronsuz, sadece rudder ile kullanılabilirler. Bazı türbin motorlu uçaklar ise rudder olmaksızın sadece aileronla uçurulabilirler. özellikle EDF'li küçük jetler.

İlk dört kanaldan sonraki kanalları farklı işlevlere atamak mümkündür. Örneğin toplanabilen iniş takımları, flaplar, ışık açıp kapatma, duman sistemini devreye alıp devreden çıkarma, buji kızdırıcısını açıp kapatma, jikleyi açıp kapatma, ateşlemeyi açıp kapatma gibi.
 
Yeni Başlayanlar için Kumandalar Hakkında Genel Bilgiler

Uçak karmaşıklaştıkça, aynı işlevi gören birden fazla servo ve kontrol yüzeyi gündeme gelebilir. Örneğin iki elevatörü ayrı servolar ile kontrol etmek gerekebilir. Ya da düzgün tono atabilmek için aileron diferansiyeli istenir ve iki aileron iki ayrı kanaldan kontrol edilebilir. Ya da belirli bir durumda farklı kontrol yüzeylerinin birlikte koordineli hareketi istenir. Örneğin sağa dönüşte yatış yapılırken bir miktar da sağ rudder verilmesi gibi. İşte bu gibi durumlarda vericilerde "miks" adını verdiğimiz işlevleri aktive ediyoruz. Kumandanın yazılımının bize sunduğu seçenekleri kullanarak farklı yüzeyleri birbirleri ile bağlantılı çalışır hale getiriyoruz.
 
Yeni Başlayanlar için Kumandalar Hakkında Genel Bilgiler

Sümer abi, özlemişiz senin yazılarını :thumbup:

Bir ilave de benden gelsin :

Modullü kumandalarda kumandanın alıcıya sinyal gönderebilmesi için gerekli olan parça, kumandanın arkasına olup değiştirilebilmektedir. Şayet modüllü bir kumanda da modül kısmı boş ise, alıcı ile haberleşilemez. Takılan modul ve alıcı aynı protokolu kullanmalıdır.

Modullü Kumandaya Örnek: Turnigy 9XR

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Modül Örnek : OrangeRX DSMX/DSM2 Compatible 2.4Ghz Transmitter Module

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Alıcı Örnek: OrangeRx R615X DSM2/DSMX Compatible 6Ch 2.4GHz Receiver w/CPPM

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Modülsüz (Verici Entegre) Kumandaya Örnek : Futaba 14SG 14-Channel 2.4GHz Computer Radio System 2.4GHz FASSTest

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
 
Yeni Başlayanlar için Kumandalar Hakkında Genel Bilgiler

Sümer abimizin de ilavesi ile güzel bir konu olduğu için INDEKS sayfasına ilave edelim hemen :RCKolik:
 
Yeni Başlayanlar için Kumandalar Hakkında Genel Bilgiler

Ben nasıl olsa bir yerlerde vardır diye daha uzatmadım. EPA, EXPO, SUBTRIM, vs vs vs ile devam etmek gerekir mi???
 
Yeni Başlayanlar için Kumandalar Hakkında Genel Bilgiler

Çok teşekkürler Mehmet Abi. Hemen ekledim ilk mesaja.

Sümer Abi, onları da açıklayabiliriz, ama yeni başlayanlar göz önünde tutularak yapılan açıklamalar daha iyi olacaktır bence. Yoksa her halinden ileri bir konu olduğu belli :)
 
Yeni Başlayanlar için Kumandalar Hakkında Genel Bilgiler

Isa Sarı' Alıntı:
Çok teşekkürler Mehmet Abi. Hemen ekledim ilk mesaja.

Sümer Abi, onları da açıklayabiliriz, ama yeni başlayanlar göz önünde tutularak yapılan açıklamalar daha iyi olacaktır bence. Yoksa her halinden ileri bir konu olduğu belli :)

EPA, SUBTRIM gibi konular işin temeli. Onları bilmeden olmaz. Ayrıca EXPO tam da yeni başlayan için gerekli bir ayar. Eğer istenirse onları da ekleriz.
 
Yeni Başlayanlar için Kumandalar Hakkında Genel Bilgiler

Sümer Yamaner' Alıntı:
EPA, SUBTRIM gibi konular işin temeli. Onları bilmeden olmaz. Ayrıca EXPO tam da yeni başlayan için gerekli bir ayar. Eğer istenirse onları da ekleriz.

O halde çok iyi olur Sümer Abi. Kısaca bunlar ne işe yarar, ne faydaları vardır vs. şeklinde yazabilirsiniz belki.