Grumman F-9F Panther modeli inşaatı ("Dahta"dan model jet yapımı )

Abi ellerine sağlık her şey çok güzel görünüyor. Ben nedense senin yaptığın modelleri rengini tahta halinde çok seviyorum boyadığın da eski güzel görüntüsü ve tadı kalmıyor bu modelde mi öyle olacak acaba merakla boyanıp nihai halini merak ediyorum. belkide hep savaş uçağı olduğundan savaş renklerini sevmiyorum dur.

Teşekkürler abi, açıkçası tam kaplama öncesindeki ahşap iskelet hali görüntüsü benim de çok hoşuma gidiyor. O an bir bakıma modeldeki işçiliğin tam olarak göz önünde olduğu son an oluyor :) sonra hepsi astar/boya altında kaybolup gidiyor ama biz yine de orda olduğunu biliyoruz ve forum sağolsun geri dönüp eski fotoğraflara bakıp hatırlıyoruz :thumbup::RCKolik:
 
Bu tür sorulara verdiğin detaylı cevapların için çok teşekkür ederim. Bir modelci/maketçi için çok kıymetli bilgiler veriyorsun.
Statik maket yaptığım dönemlerde (internet bu kadar yaygın değildi) Türkçe kaynak bulamıyordum. Sonra Finescale Modeller diye bir dergi buldum. Bir arşiv oluşturdum ve Lori adında maketçiliğe başlayan bir arkadaşa ödünç vermiştim. Sonra da birbirimizi kaybettik... Çok üzülmüştüm o arşivi kaybettiğime. Sayende üzüntüm epey azalıyor :D

Güzel sözler için teşekkürler abi, bir şekilde işe yarıyorsa ne mutlu bana, ama bazen kendimi “seyisle imam” fıkrasındaki gibi hissetmiyor da değilim hani :)

Birilerine verip de geri gelmeyen kitap dergi dvd cd kolleksiyonum geniştir benim de... en çok da 90 lı yılların başından iki yıllık Uçantürk ciltlerine yanarım. Babam onları ne kadar sevdiğimi bildiği için üzerinde ismimin de olduğu bez cilt yaptırmıştı yıllık dergilerin tamamıyla, tek bir sayı bile eksiği olmadan... 4 ciltin ikisini bir arkadaş alıp ortadan kayboldu :( keşke geri gelse de benim de üzüntüm azalsa biraz :)
:saygilar:
 
Uçantürk dergisi sanırım kaybına en az üzülecek olan kişi sanırım benim. O dergiye çok gıcıktım. O kadar aptalca çeviriler yapıyorlardı ki birkaç kez dayanamayıp mektup yazmıştım. İsterseniz ücretsiz çeviri yaparım diyerek... Düşünsenize "landing gear" için "iniş dişlisi" iifadesini kullanan birisi havacılıkla ne kadar alakalı olabilir ki?
 
Uçantürk dergisi sanırım kaybına en az üzülecek olan kişi sanırım benim. O dergiye çok gıcıktım. O kadar aptalca çeviriler yapıyorlardı ki birkaç kez dayanamayıp mektup yazmıştım. İsterseniz ücretsiz çeviri yaparım diyerek... Düşünsenize "landing gear" için "iniş dişlisi" iifadesini kullanan birisi havacılıkla ne kadar alakalı olabilir ki?

İyi ya işte, okuduğun şeyi direk doğru kabul etmeyip sorgulamayı, doğrusunu bulmak için düşünmeyi ve araştırmayı öğretiyordu :)
 
Akşam serinliğinden faydalanıp dışarda biraz zımpara yaptım. Önce dük kaplanan parçaların fazlalık kumaşlarını traşladım ve uçları tesviye edip diğer taraflarını kaplamaya hazır hale getirdim.

Elevatörlerin ve rudderların kaplanmış tarafları:

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Kaplanmamış tarafları:

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Yatay kuyruğun kaplı tarafı:

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Sonra da ana iniş takımı kapaklarına geri döndüm ve iç kapaktaki kontraplak parçaların dış taraflarına 2.4mm levhadan kestiğim yumuşak balsaları yapıştırdım ve gövdenin şeklini alana kadar kaba zımpara yaptım. Bunlar bir tur daha zımparayla son hallerine getirilecekler.

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Bu kapakların daha iyi kapanması için de arka-dış köşelerine ve gövdede karşılık gelen yere birer mıknatıs yapıştırdım. Bu mıknatıslar kapaklar kapalıyken arka kısımlarının da sıkı sıkıya kapalı olmasını sağlıyorlar.

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol


Açılma sırasında kapakları kontrol eden servoya fazla yük binmesin diye de mıknatısları tamamen ölüşecek şekilde değil de yarı yarıya örtüşecek şekilde hizaladım.

Bu RESMİ görmek için izniniz yok. Giriş yap veya üye ol
 
Bu mıknatısların elektro mıknatıs olup siviç ile kapalı açık çalışması gerekmez miydi :laugh:

Öyle yarısını deydirttim falan pek sıradan olmuş :lollol:

Neyse uçtuktan sonra yapılacaklar listesine bir madde daha işte :)
Dandik PowerBox kontrolcünün o sistemi kontrol edebileceğini mi düşünüyorsun?! :p :D Sumeronics mi bu yahu...
 
Bu mıknatısların elektro mıknatıs olup siviç ile kapalı açık çalışması gerekmez miydi :laugh:

Öyle yarısını deydirttim falan pek sıradan olmuş :lollol:

Neyse uçtuktan sonra yapılacaklar listesine bir madde daha işte :)

Bu dediğini yapmak çok basit, esas mesele o mıknatısları yarı yarıya örtüştürmek :)
 
Fıkranın tamamını dinleyebilir miyiz acaba ? :D

Yazmaya üşendim :) kolayına kaçıp kopyala yapıştır yapmak için nette aradım , profesör versiyonunu buldum, içimizdeki proflar alınmasın, ben imam ve cuma vaazi olarak biliyordum da özünde aynı şey, profesör versiyonunu kopyala yapıştır yapayım şuraya :coolxf:


Profesör, konferans vermek üzere salona girmiş.
Salonda, sadece ön sırada oturan seyis dışında hiç kimse yokmuş.
Boş koltukları görünce, konuşup konuşmama konusunda tereddüde düşen profesör sonunda seyise sormuş:

“Buradaki tek kişi sensin.
Kararı sen ver. Sana göre konuşmalı mıyım, yoksa konuşmamalı mıyım?”

Seyis cevap vermiş:

“Hocam ben basit bir insanım, bu konulardan hiç anlamam. O yüzden bana hiç sorma."

Ama ben ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim,
yine de onu beslerdim”.
Bu sözler karşısında seyise hak veren profesör,
kararını vermiş ve konferansa başlamış.

Konuşmuş, konuşmuş…
İki saatin üzerinde konuşmuş, anlatmış, yazmış durmuş.
Sonunda sözlerini tamamlayan profesör, kendini çok mutlu hissetmiş
ve görevini yerine getirmenin hazzı ve tatlı yorgunluğuyla seyise dönmüş.
Aslında amacı, tek dinleyicisi tarafından da konferansın çok iyi geçtiğinin onaylanmasını duymakmış

“Konuşmayı nasıl buldun?”
diye sormuş.

Seyis cevap vermiş:

“Hocam, ben sana daha önce basit bir adam olduğumu
ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim.
Yine de, eğer ahıra girdiğimde,
biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim,
onu beslerdim,
ama elimdeki tüm yemi ona verip hayvanı çatlatmazdım”.