Spitfire Mk9 - 3 Boyutlu baskı- Maiden
Burak Küçükerol' Alıntı:
Emeklerin karşılığını aldığın o an paha biçilemez oluyor gerçekten. Tebrik ediyorum, benim açımdan ufkumu çok genişleten bir proje oldu bunun için de tekrar teşekkürler.
Teşekkürler

Umarım bu konunun vesile olduğu printer ile çok daha güzel projeler yaparsınız
Mustafa Çoban.' Alıntı:
Abi hayırlı uğurlu olsun. Ben uçaklar konusunda hiç bir şey bilmiyorum, Affınıza sığınarak meraktan soruyorum, Rudder daki Kırmızı neden Soluk?
Teşekkür ederim,
Rudderdaki kırmızının hikayesi şöyle

ilk boyama sırasında elimde çok az kırmızı kalmıştı o yüzden hem kanat üstü forslarına hem de ruddera yettirebilmek için bir nevi "karneyle" atmıştım boyayı

Eh malum kırmızı da yarı şeffaf bir boya olduğu için tam rengini alması için adam gibi bir kalınlığa ulaşması gerekiyor. Kanat üstleri biraz daha iyi oldu ama ruddera daha fazla kat atamadan boya bitti... Ayrıca bir diğer etken de Rudderın ince bir yapıda olması, bu da arkadan ışık geldiğinde yarı geçirgen davranmasına neden oluyor, zaten yeterli kalınlıkta olmayan boya da iyice rengini kaybediyor bu durumda. Sonradan kanat altı forslarını boyarken boya kutularımın dibinde biyerlerde başka bir şişe, hem de hiç açılmamış, kırmızım olduğunu farkettim. Kanat altı forsları onla boyandı ve modelin boyamasının iyileştirilmesi için tekrar işe giriştiğimde rudder da ilave katlarına kavuşacak
Omer Erkan' Alıntı:
Valla aslında böyle olduğu daha iyi olmuş. Yoksa ben modeli hiç göremezdim herhalde. Böyleyken bile resimde modelin altı mı, üstü mü görünüyor, yönü ne tarafa zor ayırabildim.
Havada çok kötü durmuyor gerçekten. Buarada ya 5 ya 6. videonun (henüz yayınlamadım, davidle fazlaca laklak yapmışız biraz kırpmam oynamam şart onlarda

) arka plan laklaklarında bu mevzuyu konuşuyoruz. Aslında modeli uçururken görmek, daha doğrusu görsel olarak altı neresi üstü neresi başı kıçı nerde gibisinden tespitlerde bulunmak şart değil. Bu sadece yeni başlayan modelciler için, eğitim modellerinde gerekli bir özellik. Zaten o modellerde o yüzden alt yüzeyler koyu üst yüzeyler açık renk olsun diye tavsiyede bulunulur. Zaten eğitim modeli de yavaş ve dengeli uçtuğu için böyle bir görsel ayrımın gerektirdiği ilave zamanı tanır pilota. Ama hızlı uçan modellerde bu tür görsel ayrım yapacak vaktiniz olmaz çoğu zaman. Siz uçağın altını mı üstünü mü görüyorum diye anlamaya çalışırken uçak çoktan sizden uzaklaşmaya başlamıştır bile. O yüzden uçağın genel hareketini görerek pozisyonunu algılamayı tercih ediyorum ben genellikle. Uçapın "önünde" olmak, yani uçağa benim istediklerimi yaptırıp tepkilerini takip etmek çok önemli, eğer uçak önde olursa, siz arkasından koşturup yakalamaya çalışırsanız eğer böyle hızlı modellerde başınızın derde girmesi kuvvetle muhtemel.
Planör uçurmanın, ve özellikle de planör yarışmacılığının kazandırdığı en önemli becerilerden birisidir "modeli görmeden uçurabilmek". Sanırım 2007 idi, İstanbul Orhanlı da kulakları çınlasın Fiko (Philip kolb) ile uçuş yapıyoruz. Biz o zamanalr planörde yeniyiz, fiko da bizlerle tecrübesini paylaşıyor sağolsun, çok fazla şey öğrenmişimdir ondan. Neyse, Orhanlıdayız, Fiko 1.2 m kanat açıklıklı Panda modelini uçuruyor, daha doğrusu uçurduğunu düşünüyoruz ama emin değiliz, çünkü adamın baktığı yerde kimse model falan göremiyor. Ama adam besbelli bişey uçuruyor, sabit bir noktaya bakıyor, arada sırada komut veriyor kumandadan falan. Yanına yaklaştım, baktığı yere ben de daha da dikkatli baktım, yok arkadaş, model falan yok orda

dayanamadım,"Fiko modelin nerde yahu?" diye sordum, cevap olarak "şuralarda biryerde" diye eliyle gösterdi.. E zaten ben de o tarafa bakıyorum ama yok, biraz daha dikkatli baktım, yok model falan. "Emin misin görüyor musun modeli?" diye tekrar sordum

verdiği cevap benim için çok şaşırtıcı ama aynı zamanda RC uçuş tecrübeme bambaşka bir beceri eklememin başlangıcı oldu: "sürekli görmüyorum ama arada sırada görebiliyorum o da yetiyor" dedi. Bilgi için araya ekleyeyim, sonradan yaptığımız ölçümlere göre, o sırada model bizden yaklaşık 850-900 m uzaklıkta (doğrudan görüş hattı mesafesi olarak). O mesafede 1.2 m kanat açıklıklı bir modeli çıplak gözle görmek gerçekten çok zor. Neyse, Fiko o göremediğimiz modeli getirip indirdikten sonra bunun üzerine daha fazla soru sordum, detaylı konuştuk tartıştık. Tahmin edersiniz ki "Görmediğin bir modeli nasıl uçurursun be adam" şeklinde bir şaşkınlığım ve öğrenme merakım vardı

ama o yaz içerisinde ben de 2m planörümle bulunduğum konumdan 1200-1300m mesafelerde "görmeden" uçuş yapar halde buldum kendimi
Bu teknik ve planör uçurmanın detayları vs için lütfen mesajın dibindeki "planör uçurmak" dip notuna bakın, çok uzun oldu ayırmak zorunda kaldım, ama planörden bahsedince sabaha kadar yazabilirim dikkat edin
Planör için öğrendiğim bu "görmeden uçurmak" tekniğini diğer modellerime de uyacak hale getirip modifiye ettim. Bu sayede uçuş sırasında zamanın %100ünde modelin pozisyonunu görsel olarak tespit edemesem bile, hareketlerine bakarak ve verdiğim komutlara olan tepkilerini değerlendirerek o anki uçuş pozisyonunu kafamda anlayabiliyorum... modeli siluet olarak görmek bile yeterli oluyor açıkçası...
Murat Evitan' Alıntı:
Keyifle takip edip seyrettim.Eline emeğine sağlık harika bir uçak olmuş.Kırımsız güzel uçuşları olması dileklerimizle.
Teşekkürler.
Planör uçurmk ile ilgili notlar
Yukardaki mesajın içinde yazmaya başlamıştım bunları ama baktım ki ipin ucu kaçmış ayırayım dedim. Sümer abi bilir, sabaha kadar planör hakkında sıkılmadan konuşabilirim
İşin özü şu, planörlerlerle nereye uçmamız gerektiğini biz belirleyemeyiz, sonuçta planörün havada kalabilmesi için ve yükselebilmesi için bir şekilde yükselen bir hava akımına ihtiyacı var, planörün motoru da o yükselen hava akımlarıdır (çoğunlukla termal yada termik dediğimiz olay). Ama o hava akımının nerde olacağını yada ne güçte olacağını belli bir yere kadar tahmin edebilsek de kesin olarak bilmek imkansız gibi birşey, sonuçta gözle görünen birşey değil. Ama başka seçeneğiniz yok, sizin yarışmanın gerektirdiği uçuş süresine ulaştırabilecek tek şey o hava akımıdır. Eğer o 1 km geriye doğru gittiyse sizin de içinde kalıp o mesafeye gitmeniz gerekir, o hava eğer sizinle güneşin tam arasındaysa, "ya orda güneş var, gözüme girer modeli göremem" deme şansınız yok, gideceksiniz, orada uçacaksınız, modeli tam güneşin önünden geçirmek ama kaybetmemek için gerekli teknikleri öğreneceksiniz

Bunun için de modeliniz çok iyi tanıyor olmanız gerekli, buradaki tanıma "bu bizim köyden değil" fıkrasındaki gibi görmeden tanımayı gerektiriyor. Yani modelin uçuşunu bilmelisiniz, sizin verdiğiniz her komuta modelin tepkisini bilmelisiniz, siz komut vermediğinizde ne yapacağını bilmelisiniz... Bütün bunları bilince modeli çok az görerek (arada sırada görerek diyelim) başarılı bir şekilde uçurabiliyorsunuz. Yukarıda verdiğim Fiko örneğinin detayına gelelim; planör sizden çok uzakta bir konumda termalin içinde dönüyor (yatayda daireler çiziyor). İncecik kanat yapısı ve küçük gövdesi nedeniyle, o mesafede tam önden yada tam arkadan modeli görmek fiziksel olarak imkansızdır, ama modelin dönüşü sırasında iki an vardır ki (yatay duran bir saat gibi düşünürsek dairenin saat 12 ve 6 yönlerinde) bu anlarda modelin yanı bize dönüktür ve nispeten uzun kanatları sayesinde ve planör hafifçe yana yatık olduğu için onu anlık da olsa görmemiz mümkün olur. Toplam bir tur kabaca 5-6 saniye sürse, planörü gördüğümüz sürenin toplamı 1-1.5 saniyeyi geçmez, yani %20-%25 diyelim. Ama o gördüğümüz kısacık anda modelin posizyonunu, yüksekliğini yatış açısını hızını vs her şeyini değerlendirip gerekliyse dönüşle ilgili düzeltme komutlarını verip bir sonraki görünür olduğu anda da bu komutların sonucunda modeldeki değişiklikleri gözlemleyip bir sonraki komut dizisini veririz. Kısacası zamanın tamamınde modeli görmeden uçurmak zorunda oluruz modeli. Sadece uçurmak da değil, o yükselen hava akımının en verimli yerini (merkezini) belirleyip modeli orda tutmamız gereklidir, ayrıca her daim o hava akımından çıkıp tam zamanında (uçuş süresinin sonunda) modeli indirmek zorunda olduğumuz için ne zaman dönüş yolculuğuna başlamak gerekir kararını da her turda değerlendiriz

Aslında gerçekten zor ve oldukça tatmin edici bir branştır planör...
Sonuç olarak planör uçurmak her daim çok keyifli ve heyecanlıdır, çünkü hiçbir uçuş bir öncekinin aynısı olamaz, her uçuş kendine hastır ve her uçuşun başında bir belirsizlik vardır. Planör pilotunun havada olan ama gözle görünmeyen, sadece belli becerilerle "hissederek" kaba konumu tahmin edilen termali bulup onun içinde kalması gereklidir, ve o "şey" sürekli hareket halindedir... Termale girersiniz, model yükselmeye başlar, harika, "hah buldum" dersiniz, ama modelin hareketlerini termalin hareketlerine uyduramazsanız olay birden bire "nah buldun" haline döner

O yükselen hava akımlarının etrafında da mutlaka bir "bastıran" hava akımı vardır. Kısacası, termalin içindeyseniz yükselirsiniz, yakınında ama dışındaysanız feci halde çökersiniz

Termali bulmak değil içinde kalmayı ve zamanı geldiğinde de çıkmayı bilmek önemlidir deriz.
Yarışma uçuşu ise bambaşkadır, çünkü planörü görev süresi boyunca havada tutup, o süre bitmeden de getirip belirli bir noktaya olabildiğince yakın indirmek zorundasınızdır. Misal 2m sınıfı modellerde "termal uçuş süresi" 6 dakikadır. yani planörü en fazla 6 dakika havada tutmalısınız, 6 dakikanın sonunda getirip iniş noktasına inmeniz gereklidir. İniş puanı da indiğiniz nokta ile hedef noktası arasındaki mesafeye göre verilir, ilk 1m yarışap 100 puan, sonra her bir metrelik dilimde 5 puan düşerek gider. 15. metrenin sonunda ise "yok sana puan muan kardeşim" durumu vardır

motorunuz yok hatırladınız değil mi

yani inişte geliyorsunuz kısa kaldınız, açayım gazı geleyim şansı yok

saat de işliyor unutmayın, eğer indiğiniz anda 6 dakikadan fazla havada kalmışsanız gitti güzelim iniş puanları, 0 otur! kaç saniye fazla havada kaldıysanız da o kadar saniye ceza olarak puanınızdan kesilir

İdeal bir uçuş-iniş kombinasyonu 5:59 uçup 100 e inmektir. O anda yaşadığınız keyfi de başka hiçbirşeyde bulamadım henüz

Neyse, şimdilik burada keseyim. Zaten ben Admini tanıdıysam bu paragrafları alıp yeni konu yapar

daha fazla detayı merak eden olursa oradan devam ederiz, olayı "papaz ile seyis" fıkrasına çevirmeye gerek yok
